Ana Sayfa

28 Şubat 2012 Salı

Cemre mi düştü?


Kar hala yağıyor....
Bu sene ne çok kar yağdı Ankara'ya.....
Pek hoş sıcacık evin penceresinden kar seyretmek....lakin, dışarda kalan canlıları düşünmeden edemiyor insan...
Belki aylardır kar altında olan OTDÜ ormanında, her gün yürüyüş yapan insanların yanısıra, neredeyse bulvara kadar çıkmaya çalışan köpek, kurt ve tilkilerin de gezindiğini görmek mümkün olabiliyor.
Kuşlar mesela....uzun zamandır onları görmediğimi farkettim.  Kimbilir nerelerde koruma altına alıyorlar küçücük vücutlarını, nasıl besleniyorlar bu zor hava koşullarında.....
İkinci cemre de düştü ama, hava hala soğuk ve hala kar yağıyor Ankara'da...


25 Şubat 2012 Cumartesi

Gözlemci

Benim, kendimde sonradan fark ettiğim, belkide  istemeden alışkanlık haline getirdiğim insan davranışlarını gözlemlemek gibi bir huyum var......
Bazen bir şeyleri gözlemlerken yakalayabiliyorum kendimi....

Tanımadığım veya az tanıdığım kişilerin davranış şekillerini incelerken, aynı zamanda onların karakter özelliklerini de az çok algılayabiliyorum...
Çoğu zaman ilk bakışta sezgisel olarak gözlemlediğim kişilik yapılarının, daha sonraları değişik zamanlarda kesinleştiğine şahit olabiliyorum....
Tabi yanıldığım durumlarda olabiliyor nadiren....

Gelişen olaylar  karşısında insanların verdiği tepkiler, durumu karşılama biçimleri ve olaylara bakış açıları, kişilerin karakteristik özellikleri ve yapı farklılıkları nedeniyle değişkenlik gösterebiliyor...
Aynı zamanda o anki ruh halleri de etkileyebiliyor davranış biçimlerini....

Hani derler ya  insanlar birbirlerini ya içki masasında ya da seyahatte daha iyi tanırlarmış diye....
Birlikte gerçekleştirilen her seyahatte gerçek kişilikleri görme fırsatı yakalayabiliyor insan....
Davranışlar, tepkiler, hitaplar farklılaşabiliyor kimi zaman....bir de işin içine içki girdi mi, değişik kareler yakalanabiliyor....

Onu, beraber gittiğimiz 2 seyahatte tanıma ve gözlemleme fırsatım oldu...

Adının anlamı gibi faziletli, yüreği tertemiz, sevgi dolu birisi....
Çevresindekilerin dertlerine ortak olmayı amaç edinmiş, arkadaşları ve sevdikleri için kendi isteklerinden bile feragat edebilen, hoşgörü ve vericilikte sınır tanımayan bir kişilik yapısına sahip...
En önemlisi, doğal, samimi ve içten pazarlıksız...

Yani, yozlaşmaya yüz tutmuş, ben merkezci bir toplumda yaşayan nadir şahsiyetlerden biri bence....

Sevgilim eşimin çocukluk arkadaşı....


Okul yıllarından sonra pek çok arkadaşıyla bir şekilde yolları kesişmiş, hepsinin hayatında kendince farklılıklar yaratmış biri...

Öylesine uyumlu ve hoşgörülü ki, her gezide ilk akla gelen, belki de arkadaşları arasında en çok sevilen kişilerden biri olma özelliğine sahip...

Ben onu tanıdığım için çok mutluyum... keşke herkesin böyle bir arkadaşı, böylesi bir can dostu olabilse...

Dilerim hep sağlıklı, mutlu, yüreği kadar güzel bir yaşam sunar ona hayat....


18 Şubat 2012 Cumartesi

Bodrum'u gezerken...

Yaz tatili amaçlı gidilen yerlere kışın da bazen gitmeyi seviyorum....
İnsan daha farklı tatlar alıyor, deniz mevsimi olmayınca....
Gidilen yerin değişik mekanlarını gezip görme imkanı yaratıyor kendisine....

Ben de ilk defa kışın gittim Bodrum'a bu sene....yazın deniz ve güneşten feragat edip gitmeyi çok fazla tercih etmeyeceğimiz mekanlarını gezdik sevgili eşim ve arkadaşlarımızla....

Bunlardan biri Zeki Müren'in müze haline getirilerek ziyarete açılan muhteşem deniz manzaralı eviydi....

İkincisi Ekim 2011'de açılan  Deniz Müzesi ydi ve bence Bodrum'a çok şey katmıştı...

Bodrum'la özdeşleşen sünger avcılığında kullanılan pek çok malzeme ile "Halikarnas Balıkçısı" Cevat Şakir Kabaağaçlı'ya ait eserler ve fotoğraflar mevcut müzede....


Ayrıca değişik tekne maketleri ile muhtelif deniz ürünleri yer alıyor...

Bana en ilginç gelen bölüm ise "Hasan Güleşçi Deniz Kabukları Koleksiyonu" oldu...

Dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanarak sergilenen 3000 deniz kabuğu.... inanılmaz boyut, şekil ve renklerde....gerçekten yakından görülmeye değer......










Umarım bu müzenin Bodrum turizmine de ayrıca katkısı olur....
Görülmeye değer çünkü....


17 Şubat 2012 Cuma

Sanat Güneşi

Bence Türkiye'de gelmiş geçmiş en iyi Türk Sanat Müziği yorumcusu Zeki Müren di.....
O,  aynı zamanda sahnede de büyük fark yaratmış, pek çok ilke imza atmış, her haliyle kendini Türk halkına sevdirip saydırmış bir kişiydi...
"Sanat Güneşi" ünvanını hak etmiş bir sanatçıydı....

15 gün önceki Bodrum seyahatimizde; uzun seneler oturduğu,  zamanının çoğunu orada geçirdiği, şu an "Zeki Müren Müzesi" olarak ziyarete açılan evini gezme fırsatımız oldu...

Sahnede kullandığı pek çok kıyafetinin teşhir edildiği, değişik fotoğraf ve plaklarının sergilendiği evde, kişisel olarak kullanılmış  mobilya ve aksesuarlarının ne kadar mutevazi olduğu dikkat çekiciydi....



Oturma odası........... misafirlerini burada kabul ettiği salon......




              Yatak odası...........yatağının örtüsü Buldan kumaşından dikilmiş, son derece sade bir örtü....





                                    Muhtelif sahne kıyafetleri...................




Evin bahçesindeki heykeli ve arabası...................

                                               
                          Terasından manzara....


"İyi ki burayı ziyaret etmişim" diye düşündüm evden çıkarken.....
Biz onu hep sahnede görmüştük yıllar boyu.....bu kadar mütevazi bir yaşamı olabileceği doğrusu hiç aklıma gelmemişti.....Nur içinde yatsın....


7 Şubat 2012 Salı

Dubai'yi yaşamak....


Gitmeyi düşündüğüm ama fırsat yaratamadığım bir gezi için ayağıma kadar gelen teklifi değerlendirmenin mutluluğunu yaşıyorum bugünlerde...

Merak ettiğim Dubai'ye, sevgili eşimin çocukluk arkadaşları ile, 4 günlük bir seyahatimiz oldu geçen hafta...

Güzel gün ve geceler geçirdik hep beraber, pek çok yeri gezip, değişik turlara katıldık.....ve kız kıza gezmenin tadını çıkardık hep beraber....

Dubai ve Abu-Dhabi görülmesi gereken yerler gerçekten. Gecesi ve gündüzü ayrı güzel...

Dubai'deki binaları internette görmüştüm ama bu kadar değişik mimari yapıyı yakından görmek çok daha etkileyiciydi.

Kocaman bir çölün nasıl olup da çiçekler ve ağaçlarla bezenmiş harika bir şehre dönüştüğünü anlamak, ancak para ve teknolojinin birleşimiyle açıklanabilir herhalde...





Altın çarşısı Dubai'nin en pırıltılı ve ilginç yerlerinden biri bence... Hayatımda görmediğim, hiç takamayacağım mücevherlerle dolu dükkanlar...
Abartılı takılar ve altından örülerek yapılmış kıyafetler gerçekten görülmeye değer... yani sadece görülmeye değer....




Pek çok harika otel var Dubai'de...
Dubai Marina'dan görünen manzara....  ve meşhur ilk 7 yıldızlı otel Burj Al Arab....


Burj Khalifa'da ki Armani otel'in 122. katından Dubai 'yi seyretmek gerçekten muhteşem.....






Ve otelde yediğimiz öğle yemeğindeki açık büfe görülmeye değer...
İlk defa yediğim altın süslemeli çikolatalı tart ve sütüne altın katılan peynirin de tadına bakmadan geçemedim doğrusu!....


Atlantis otel...


Crowne Plaza Hotel'de ki öğle yemeğimiz...




İlk defa bir Safari turuna katıldım...çok güzel ve ilginçdi... Çölde konvoy halinde onlarca jiple safari yapıp, akşam Bedevi çadırındaki yemekli eğlenceye katıldık....











Üzerine hurma pekmezi dökülen lokma tatlısı şahaneydi...


800 milyon Dolar'a mal olduğunu öğrendiğimiz, Abu-Dhabi'de ki Sheikh Zayed Camisi muhteşemdi...













Emirlerin sarayı öylesine şatafatlı ki.... Dubai Emiri atları çok sevdiğinden sarayın girişine ve üstüne altından at heykelleri yaptırmış....



Akşam yaptığımız gemi turu Dubai'i gece görme fırsatı doğurdu....biraz üşüsek de hoş bir geceydi...




Burada bir diğer ilgimi çeken şey de, taksi fiatlarının çok ucuz olmasına karşın taksi adedinin az olması...
Yolda taksilerin müşteri almaması, sadece otel ve alışveriş merkezlerinin önünden taksiye binmenin mümkün olması ve taksi şöförlerinin de acaip şekilde araba kullanması dikkatimi çekenler arasında....

Ayrıca Arab ülkelerinin bir kısmında görülen lüks yaşam, Dubai'de fazlasıyla göze batıyor...
Emirler pek çok bilbord, alışveriş merkezi ve binaların dış cephelerine kendi fotoğraflarını sergilemekten zevk alıyorlar adeta...




Sonuç olarak benim için güzel bir gezi olduğu kadar, güzel arkadaşlıkların da pekiştiği bir 4 gün olduğuna inanıyorum...

Başka seyahatlerde buluşmak umudu, ümidi ve dileğiyle....