Ana Sayfa

27 Aralık 2011 Salı

Mutluluk her yerdedir


Mutlu olmak, mutlu olma kararı almaktan geçiyor biraz da...

Yaşamın bize sunduklarını mutlulukla kabul etmek, yaşamımızda olan herkese ve herşeye  şükran duymak... yani en önemlisi mutlu olmayı seçmekten geçiyor mutluluk...

Mutluluk ayrıca  kişisel bir beceri herhalde. Hayata bakılan pencere belirliyor  mutlulukları... ve çevremize bakarken algıladığımız renkler siniyor adeta tüm yaşananlara...

Para, başarı, iş çoğu zaman mutlu olmak için araç oluyor, ama asla mutluluğun temel ögeleri olamıyorlar.

Hayata karşı duruşumuz, geleni karşılayışımız, iyisiyle kötüsüyle başımıza gelenlerden ders çıkartabilmemiz önemli  diye düşünüyorum ben.

Her yeni yıla girerken sevdiklerimize "Mutlu Yıllar" diliyoruz.  Bu yıl kendimiz için de dileğimiz "mutlu olmak" olsun.

Her ne kadar 2012, dünya ve insanlık için zorlu bir sürecin başlangıcı gibi düşünülse de, yine de hepimiz bu yıl  mutlu olmayı seçelim ve hayata mutlu gözlerle bakmayı amaç edinelim. Çünkü mutluluk bakmasını bilen için her yerdedir...

MUTLU YILLAR.......


17 Aralık 2011 Cumartesi

Fanatiklik...

Nasıl bir duygudur fanatiklik bilmiyorum..., ben hiç bir konuda fanatik olmadım bugüne kadar...
Lakin, fanatik kişilere ve davranışlarına pek çok kere şahit oldum hayatım boyunca...

"Bir kimseye ya da bir şeye aşırı derecede coşku ve tutkuyla bağlı olan (kimse). İnançlarında katı olan, bağnaz..."  fanatiğin sözlük anlamıymış.

Tek başına "tutku ve coşku" olaylara karşı insanı mutlu kılan, dinç tutan, hatta her türlü başarının temelini teşkil eden bir olgu bence...
Lakin bu duygunun aşırı derecede olması, hele hele bağnazlık raddesine varması, kişinin hem kendisine hem de etrafındakilere zarar verme olasılığını güçlendiriyor.
Böyle bir durumda çoğu zaman kırıcı, yıkıcı, hasar verici durumlar ortaya çıkabiliyor. Çünkü fanatik diye adlandırılan kişiler, bağlı oldukları kişiye istemeden  kötü davranabiliyor, veya inandıkları şey uğruna, heyecan kisvesi altında olmadık davranışlarda bulunabiliyorlar.

Bu sabah gazete okurken, sevgili eşimin yarın oynanacak Fenerbahçe-Trabzonspor maçı için bugünden kapıldığı heyecanı gözlemledim. Fenerbahçe ile ilgili gelen bir maili, oğlumla bana gösterip  duyduğu büyük heyecanı bizimle paylaşırken, maalesef istediği coşkuyu alamayınca "seyrederken benim tüylerim diken diken oluyor, demek ki siz normal insan değilsiniz" diyerek bizi kapsam dışına almaz mı!...
Arkasından da "Yarın sabahtan itibaren akşamki maç için her türlü hazırlığı yapacağım, bizim için çok önemli" diyerek, yarın bana hiç dokunmayın'ın da aynı zamanda sinyalini vermiş oldu bizim "fanatik Fenerli"...:))

Hadi hayırlısı bakalım...sevgili eşimin ve tüm fanatik Fenerbahçe'lilerin yarın yüzleri güler inşallah...


8 Aralık 2011 Perşembe

Aşure yaptım

Çocukluğumda, eskiler "Muharrem ayı geldi" derlerlerdi. Muharrem'in 10 da Aşure günüymüş.
O zamanlar benim için önemli olan, evde aşure pişirilecek olmasıydı sadece, gerisi hiç önemli değildi...
Tek beklediğim şey, halamın kocaman bir tencerede aşure yapmasını müteakkip, görevlendirildiğim komşulara dağıtım faslını hemen bitirip, ılık ılık yiyeceğim aşureydi.
Aşureyi pek güzel yapardı rahmetli halam. 1 gün önceden özenle seçtiği tüm malzemeyi ayrı ayrı suya koyar, itinayla pişirir, tüm komşu ve akrabalara dağıtırdı. Hatta o günlerde halamın aşuresini yemek için gelen misafirler bile olurdu.
Ben aşureyi çok sevmeme rağmen, halamdan sonra damak tadıma uygun yapılmamış hiç bir aşureyi yiyemedim. Yapmakta biraz emekli olduğundan, ancak 1-2 defa nadiren bulduğum zamanlarda yapabildim.
Lakin son 10 senedir her Muharrem ayında mutlaka yapıp, halamı rahmetle anmayı ihmal etmiyorum.
Bu sene de yaptığım aşure harika oldu, gelenlere ikram edilir...:)