Ana Sayfa

6 Temmuz 2012 Cuma

O benim işte...

Birkaç gündür kendimi, karakterimi, davranışlarımı, hal ve tavırlarımı analiz ediyorum....
Değiştim mi acaba, yapmacık mı davranıyorum etrafımdakilere karşı diyorum. Yani söylediklerim, yazdıklarım asıl benden farklı mı?
Kişilik bölünmesi mi yaşıyorum?

Düşünüyorum da, aynen kendim gibiyim gibi geliyor bana...
Yazdıklarım hep içimden gelenler, doğal düşüncelerim hepsi....
Çocukluğumdan beri hiç değişmedi aynı... biraz daha fazla konuşmamın haricinde, yapmayı sevdiklerim de, yaptıklarım da aynı....
Önceliklerim şartlara göre değişkenlik göstermiş sadece....

Yaşın ve hayatın getirdikleri, elbette biraz farklılaştırıyor insanı ama, karakterler pek değişmiyor. Zaten insan 7 sinde neyse 70 inde de odur derler ya...

Hayatı algılama biçimimde biraz değişiklikler olduğunu farkediyorum. Bir de karşılaştığım durumlara gösterdiğim tepkiler değişti sanki. O zamanlar çok üzüldüğüm şeylere şimdilerde daha az üzülüyorum. İnsanların davranışları beni artık eskisi kadar yaralamıyor. Ya da sessiz kalmayı seçtiğim bazı durumlara şimdilerde tepki gösterebiliyorum.  Nedeni, niçini çok sorgulamıyorum. Çoğu şeyi tevekkülle karşılayabiliyorum. Yapmam gerektiğini düşündüklerimi ve mutlu olduğum şeyleri yapmaya çalışıyorum...

Uzun zamandır çevremdeki kişileri oldukları gibi kabul etmeyi öğrendim.
Hayatta tek değiştirebileceğim kişinin kendim olduğunun idrakına vardığımdan ve sadece kendi bakış açımı değiştirmem gerektiğini anladığımdan beri, artık duygularımı kontrol edebiliyor, üzüntülerimin daha kısa sürede üstesinden gelebiliyorum.
Kimilerinin bencillik diye yorumladığı birşeyi yapıyorum aslında.... artık hiç kimsenin beni üzmesine izin vermiyorum.
Yani, tercihlerimi ve hayattaki önceliklerimi belirliyor, vazgeçemeyeceğim ve hep hayatımda olmalarını arzu ettiğim kişileri, oldukları gibi kabul etmeyi seçiyorum. Çünkü onları çok seviyorum.... Diğer kişilerin ise beni üzmemeleri kaydıyla, sadece istediğim ölçüde ve sürede  hayatımda olmalarına izin veriyorum. Bu benim tercihim....

İnsanız.... elbette hiçbirimizin davranışları hergün aynı olamıyor, yada olaylara verdiğimiz tepkileri, kimi zaman o günkü ruh halimiz belirleyebiliyor. Lakin karakterimiz hep aynı kalıyor, bence hiç değişmiyor. Sadece karşımızdaki insanların bize davranışlarına göre, onlara karşı tavrımız değişkenlik gösterebiliyor........ o kadar.


17 Haziran 2012 Pazar

Anılarda kalanlar

Anne ve baba olduktan sonra, hele biraz da yaş kemale erince, insan anne ve babasının değerini daha fazla anlıyor...
Onlara verdiğimiz değerin sadece 1 günle sınırlanması elbette mümkün değil...
Bu özel günler ancak, yüreğimizdeki değerlerini bir kez daha hatırlamamıza vesile olabiliyor.

Hafızamda bugün gibi hatırladığım  bir görüntü var....
Bir öğle tenefüsü ve ben her zamanki gibi okuldan öğle yemeğimi yemek  için eve geliyorum... 10 yaşındayım...
Apartmanımızın merdivenlerini çıkarken benimle yaşıt olan kapıcımızın kızı Songül'ün arkamdan gelerek, "annen ölmüş" demesiyle başlıyor asıl  hikaye....
O an, onun söylediğine hiç inanmadığımı hatırlıyorum... merdivenleri üçer beşer çıkarak kapımızın zilini çalıyorum...
Kapıyı kimin açtığını hatırlamıyorum ama, evimiz hıncahınç dolu, tüm akraba ve tanıdıklar oradalar...
Sessiz bir üzüntü hakim evde, kimse benimle konuşmuyor...
"Babam nerede?" diye soruyorum...
"Odasında, şimdi gitme yanına" diyor birileri...
Koridorun sonundaki odasına bakıyorum, kapısı kapalı... Hiç düşünmeden kapıyı açarak odaya giriyorum.
Babam, yatağın ayak ucuna oturmuş, kafası önünde, üzgün düşünüyor...
"Ne oldu babacığım?" diye soruyorum...
Sanki cevabı bilmiyormuş gibi yüzüme bakıyor ve yavaşça "Annen bir ameliyat daha olacakmış" diyor.
1 gün önce açık kalp ameliyatı olan annemin 2. bir ameliyata girecek olmasının onu niye bu kadar üzdüğünü anlamaya çalışarak, (biraz önce Songül'ün "annen ölmüş" sözünü tümden unutarak)  "Annem iyi ama di mi?" gibi birşeyler söylüyorum.
Yine bir süre susuyor, sonra ellerimi tutup, gözlerimin içine bakarak "Kızım bundan sonra artık annen yok, biz ikimiz herşeyimizi paylaşacağız, birbirimize destek olacağız, annensiz yaşamayı beraberce öğreneceğiz ve ben, anneciğinin yerini tutmaya çalışacağım." diyor.
Sadece o an "Annem öldü mü benim?" diye sorduğumu hatırlıyorum. Sonrası yüreğimdeki acı ve gözyaşları.....

Bundan sonrasında asıl ve çok önemli olan; canım babacığımın, beraber geçirdiğimiz  27 senenin her anında sözünü tutarak, benim için hem anne hem de baba olmayı en mükemmel şekilde başarmasıydı....
Ki.... ben, onun da ölümüne şahit olduğum gün.... gerçekten o gün, sadece babamı değil, annemi de aynı anda kaybettiğim gerçeğiyle çok acı bir şekilde yüzleştim...

Bugün ve hergün onu saygı, sevgi ve sonsuz bir özlemle anıyorum...
Işıklar içerinde yat canım babacığım....








15 Haziran 2012 Cuma

Çok şey istiyorum...


Saçlardaki aklar artıp, ağrımayan yerler başlayınca ağrımaya, yorgunluk bedende daha çok hissedilmeye başlayınca yarım asrı geride bıraktığını iyice anlıyor insan....
Çocukluğumda 40 yaşına gelmiş insanları yaşlı kategorisine koyar, hele hele 50 yi geçtiyse tümden ihtiyar olarak algılardım...
Heyhat.... nasıl geçiyor zaman....

Aslında ben kendimi yaşlanmış hissetmiyorum, sadece yaş alarak büyüyorum, gelişiyorum...
Hem ruhen hem bedenen olgunlaşıyorum...
Daha çok yapacaklarım var hayatta diye düşünüyorum...
Gerçekleşmesini beklediğim hayallerim var...
Kendimce planladığım umutlarım var...

Her insan gibi benim de yaşadığım zorluklar oldu hayatta, tükendiğim, vazgeçtiğim zamanlar...
Lakin çok da mutlu, çok da huzurlu geçirdiğim zamanlar hiç de az değil  hayatımda...
Zorlukların bana güç kattığına inanırım. Hemen pes etmem, çekilmem, sinmem, dayanma gücümü hiç yitirmem... yani kolaya hiç kaçmam ben...
Aksine hayatın bana sunduklarını anlamaya, almam gereken dersleri almaya çalışırım.

Daha çok umutlarım var hayatta...
Öncelikle sevgili eşimle beraber daha çok uzun seneler neşemizi sevincimizi, acımızı kederimizi omuz omuza yaşamayı, paylaşmayı ve sağlıkla yaşlanmayı istiyorum...
Çocuklarımızı hep sağlıklı, mutlu, huzurlu kendi yuvalarında görmeyi istiyorum...
Torunlarımla oyun oynamayı, onlara masal anlatmayı istiyorum....
Daha çok dolunay seyretmeyi, gökkuşağı görmeyi istiyorum...
Açlığın, savaşın olmadığı bir dünya birliği görmeyi istiyorum...
Yaşam su gibi akıp geçerken, benim, tüm sevdiklerimin ve dünyadaki bütün canlıların her günlerinin "hayatımızın en güzel günü" gibi olmasını istiyorum...

VE.... daha çok şey istiyorum....


20 Mayıs 2012 Pazar

Yağmur yağıyor...

Seviyorum; yağmurdan sonraki toprak kokusunu, yeşeren ağaçları, yemyeşil çimenleri, ardından açan güneşi ve kocaman oluşan gökkuşağını...
Doğanın gülümsemesine vesile olan yağmuru seviyorum...

Çocukluğumda yağmurda yürümek, yerde oluşan yağmur sularına basmak hoşuma giderdi.
Şimdi ise pencereden seyretmeyi seviyorum.
Keyifli zamanlarda, geniş vakitlerde gazete kitap okurken, çay kahve içerken...
Hatta yağmuru seyrederken düşüncelere dalmayı seviyorum.
Yağmurun sesini dinlemek kafamı boşaltıyor sanki...
Kimi zamanda hüzünlendiriyor biraz insanı...

Birkaç gündür aralıklarla yağıyor yağmur...
Anladım ki; ben yağmurla beraber ağlamayı da seviyormuşum...



4 Mayıs 2012 Cuma

Cadı kraliçenin aynası...

Ayna ayna söyle bana...!
Kendimize zaman zaman ayna tutsak ve aynadaki kişiyle konuşabilsek...
"Beni bana anlat bakalım" desek....
"Ben nasıl biriyim sence?"..............
Neler söyler bize ayna?

Başkalarını rahatça eleştiriyoruz da, kendimize gelince sahiden dürüstçe özeleştiri yapabiliyormuyuz acaba?
Bir an kızımızın "herşeyimi eleştiriyorsunuz" sözüne kulak verebilsek...
Ya da bizi eleştiren insanları tek tek aklımıza getirsek ve şöyle düşünsek...
Evren karşımıza bizi bize anlatan kişileri mi çıkarıyor?
...........
Biz birisini yargılarken, belki bir başkasıda bizi yargılıyor...
Neden?
Evren, biz birilerini eleştirdiğimiz için mi hep karşımıza bizi eleştiren birilerini çıkarıyor acaba....?
Olasılığı var mı?... Neden olmasın.

Hayatı yaşarken önümüze güzellikler kadar zorluklarda çıkıyor...
Bunlarla başetme yollarını ararken, hayatımızın amacınıda  anlamaya çalışmalıyız bence...
İyiden de kötüden de mümkün olabildiğince ders çıkarmaya çalışmalıyız.
Çünkü biz anlayana kadar aynı zorlukları tekrar tekrar önümüze bir başka şekilde koyuyor hayat... ta ki anlayana dek, ta ki olaylardan ders çıkarana dek...

Kendi bakış açımızı değiştirerek, bu hayatta daha mutlu yaşanabileceğini düşünüyorum.
Tabi arada sırada aynalarla konuşarak...



1 Mayıs 2012 Salı

Her gün bahar olsun



1 tane daha "ben" yok bu dünyada...
Benim sevdiklerimden de yok 1 tane daha....

İnsan çok değerli ve özel...

Hep yıldızlarla dolu olsun hayatımız...
Güneş hiç kaybolmasın gökyüzünden...
Dolunayın ışığı aydınlatsın karanlığı...
Hiç yokolmasın gökkuşağı..... 7 rengiyle çevrelesin tüm benliğimizi....
Şans her zaman yanımızda, mutluluk hep içimizde olsun...
Her günümüz bahar olsun....
Ve biz her yeni güne, Hayatımızın En Güzel Günü olması için şans verelim....


23 Nisan 2012 Pazartesi

23 Nisan

"Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan" derdik çocukken....
Sahiden de içimiz neşe dolardı, bayram sevincini yaşardık yürekten...
Sabahın erken saatlerinde kalkıp, hipodromdaki 23 Nisan etkinliklerini seyretmeye giderdik coşkuyla...
Akşamda fener alayı olurdu caddelerde...koşa koşa seyretmeye gittiğimizi hatırlıyorum rahmetli babamla...
Ne güzel günlermiş o günler....
Hatıralarda kalan çocukluğum ve o zamanın bayramları...
Bugün 23 Nisan... acaba çocukların içi neşe doluyor mu diye düşünüyorum.